DUYURU

Bedenin yaşamını sürdürebilmek için oksijene ihtiyacı vardır. İnsan nefes aldığı zaman oksijen akciğerlere alınır ve kana geçen oksijen hemoglobin adı verilen maddeye bağlanır. Hemoglobin kan akımı yoluyla ulaştığı dokulara oksijeni taşıyarak bırakır ve dokularda oksijenin kullanılması sonucunda ortaya çıkan karbondioksiti dokulardan alarak akciğerlere getirir ve bu karbondioksit akciğerler yoluyla nefesin verilmesiyle dışarı atılır. Bedenin enerji tepkilerinin düzenli bir biçimde sürdürülmesi kandaki oksijen ve karbondioksit arasındaki dengeyle ayarlanır. Bu denge solunumun hızı ve derinliğiyle düzenlenir.

Hiperventilasyon (Hızlı Nefes Alıp Verme)

Hiperventilasyon vücudun ihtiyacı olandan daha fazla aşırı nefes alıp verme durumuna tıpta verilen addır.

Aşırı ve derin nefes alınması kandaki oksijen (O2) seviyesini arttırırken karbondioksit (CO2 ) seviyesini düşürür. Dinlenme halinde uygun nefes alıp verme hızı yaklaşık dakikada 10-14 arasında değişir. Doğal olarak enerji harcanmasına yol açan, O2 tüketiminin ve CO2 üretiminin arttığı hareketli durumlarda (yürüme, koşma vb) kişinin nefes alıp verme hızı da artar. O2 ihtiyacının azaldığı ve az CO2 üretildiği dinlenme pozisyonunda ise nefes alıp verme hızı yavaşlar. Bir çok bedensel işlev gibi nefes alıp verme hızı da büyük ölçüde sinir sistemindeki merkezler tarafından otomatik biçimde ayarlanır. Yalnız diğer vücut işlevlerinden farklı olarak bu otomatik kontrolün yanı sıra kişi iradi olarak da nefes alıp verme hızını artırabilir (balon şişirirken olduğu gibi). Bu özellik nedeniyle sıkıntı, yoğun duygusal durumlar ya da alışkanlık gibi bazı etkenlerde kişinin nefes alıp verme hızını artırabilir. Bu etkenler özellikle panik atağı olan hastalarda gereğinden fazla nefes alıp verme eğilimi olduğu için çok önem kazanır.

İlginç bir biçimde çoğu insanın zannettiğinin tersine bedenin nefes alıp verme hızını belirlemede beyindeki solunum merkezleri kandaki O2 düzeyini değil CO2 düzeyini esas alarak ayarlama yapar. Hızlı nefes alıp vermenin (hiperventilasyon) en önemli ilk etkisi kandaki CO2 miktarında düşmedir. Bu durum  kandaki asit miktarında düşmeye ve kanın alkali hale geçmesine yol açar. İşte bu iki durum yani kandaki CO2 miktarının azalması ve kanın alkali hale geçmesi hiperventilasyon esnasında görülen fiziksel değişikliklerden sorumludur.

Hiperventilasyonun Temel Etkileri

Hiperventilasyon esnasında görülen en önemli değişiklik bedendeki bazı kan damarlarında büzülme veya daralmadır. Bu  durumda özellikle beyne giden kan damarlarında bir büzülme veya daralma oluşur ve beyne giden kan miktarı azalır.  Damarların daralmasının yanı sıra oksijende kanda kendisini taşıyan hemoglobine ne daha güçlü bir biçimde bağlanır. Bu nedenle  hiperventilasyon esnasında sadece vücudun bazı bölümlerine ulaşan O2 miktarında bir azalma olmaz yanı sıra kan tarafından taşınmakta olan O2 de dokulara daha az bırakılır. Yani hiperventilasyon durumunda daha çok O2 alınmasına karşılık beynin ve vücudun belli bölgelerine daha az O2 ulaşmaya başlar. Bu durum iki grup etkiye yol açar:

1)Merkezde beynin bazı bölgelerine giden O2 miktarındaki hafif azalmaya bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler (Baş dönmesi, sersemlik, şaşkınlık, nefes darlığı, görme bulanıklığı, ortamdan kopma)

2) Çevresel olarak belli beden bölgelerine daha az O2 ulaşmasına bağlı olan belirtiler (kalp atım hızında artma, kollarda bacaklarda uyuşmalar ve iğnelenmeler, hissizlik, elde ayaklarda soğuma ve bazen kolda bacakta kasılma).

Şurası unutulmamalıdır ki dokulara ulaşan O2 miktarındaki azalma son derece azdır ve bu durum tamamıyla zararsızdır. Yine unutulmaması gereken bir nokta hiperventilasyon (büyük olasılıkla beynin bazı kısımlarına giden O2 miktarının azalması nedeniyle) nefes darlığı, nefes kesilmesi ve hatta boğulma duygularını ortaya çıkararak kişinin sanki yeterince hava almadığı hissini yaşatabilir.

Hiperventilasyonun Gözlenen Etkileri

Hiperventilasyon ayrıca bir çok gözlenen etkiye de yol açar. İlk olarak aşırı nefes alma işi fiziksel olarak yorucu bir durumdur. Bu nedenle de kişi sıcaklanır, ateş basabilir ve terleyebilir. İkinci olarak fazla nefes alıp vermek yorucu olduğu için yorgunluk ve tükenmişlik hissi yaşatabilir. Üçüncü olarak aşırı ve hızlı nefes alan kişiler nefes alıp verirken diyafram (karın) - karın solunumu, yerine daha çok göğüslerini kullanırlar- göğüs solunumu. Bu göğüs kaslarının gerginleşmesi ve yorulması sonucunu doğurur. Bu nedenle de göğüs daralması, hatta şiddetli göğüs ağrıları hissedebilirler. Son olarak aşırı nefes alıp veren bireylerde tekrarlayan biçimde iç çekme ve esneme alışkanlığı görülür. Bu tiklerde gerçekte hiperventilasyonun bir başka biçimini oluşturur çünkü esneme veya içme çekme esnasında büyük miktarda CO2 akciğerle yoluyla hızlı bir biçimde vücuttan atılır. Bu nedenle bu sorunla savaşırken, alışkanlık haline gelmiş iç çekme ve esnemenin de farkına vararak bunu azaltmaya çalışmak önemlidir.

Hiperventilasyonla ilgili önemli bir noktada bu durumun her zaman kişi tarafından fark edilememesidir. Bir çok kişide bu hiperventilasyon son derece hafif ve fark edilemeyecek bir şekilde olabilir. Özellikle de kişinin uzun zamandır alışkanlık haline getirdiği durumlarda bunun fark edilmesi çok güçtür. Bu durumlarda kandaki CO2 miktarındaki belirgin düşüklüğe rağmen vücudun bu durumu kapatmaya çalışması sonucunda kandaki asit-alkali durumunda bir denge söz konusu olabilir. Bu nedenle de belirtiler ortaya çıkmaz. Bununla birlikte sürekli CO2 düzeyi düşük olduğu için vücut CO2 düzeyindeki yeni düşmelerle baş edebilme kapasitesini yitirir ve soluk alıp vermedeki küçük bir değişiklik bile (örneğin bir esneme sonunda) aniden belirtileri tetiklemek için yeterli olabilir. Bu durum panik atakların neden ani biçimde örneğin uyku anında ortaya çıktığını ve bu durumu yaşamakta olan bireylerin neden ben "ben hızlı nefes alıp vermiyorum" demesini açıklamaktadır.

Hiperventilasyon Tehlikeli midir?

Hiperventilasyonla ilgili unutulmaması gereken en önemli nokta bunun TEHLİKELİ olmadığıdır.Hiperventilasyon kaçma savaşma tepkisinin ana parçalarından biridir ve amacı vücuda herhangi bir tehlike yaratmak bir yana tehlikeden korumaktır. Hiperventilasyonla ortaya çıkan değişiklikler vücudu potansiyel olası tehlikelerden kaçmak için harekete geçmeye hazırlamaktadır. Bu nedenle beyin için o anda hemen tehlikeyi beklemek ve kişide kaçma isteğinin uyanması otomatik bir tepkidir.

Sonuç olarak dışta açık bir tehlike yokken böyle bir sıkıntı yaşayan kişi buna bir neden aradığında tehlikenin içten (bedenden) geldiğine inanması son derece anlaşılabilir bir durumdur. Bununla birlikte, işin aslı böyle değildir. Şurası unutulmamalıdır ki zararlı olmak bir yana hiperventilasyon vücudu tehlikeden korumayı amaçlayan doğal biyolojik bir tepkidir.

Hazırlayan: Prof. Dr. M. Hakan Türkçapar. Clinical Handbook of Psyhological Disorders' dan uyarlanmıştır.