DUYURU

EŞLER ARASI SORUNLAR NASIL ÇÖZÜLÜR ?

evlilikle ilgili temel birtakım beceri ve deneyimlerin paylaşılmasıyla en iyi biçimde gerçekleştirilebilir. Son yirmi yıldır ruhsal sorunlarla ilgili olarak çok hızlı bir bilgi birikimi oluşmuş ve bu birikimin yakın ilişki içindeki insanların sorunlarının çözümünde önemli katkıları olmuştur.

 

Psikoloji ve psikoterapide (ilişki ve sözel iletişimle ruhsal sorunları tedavi etme tekniği) son yıllarda etkili olan bu yeni yaklaşıma kognitif terapi adı verilir. Kognitif sözü Latincedir ve "düşünme" anlamına gelir. İnsanların, kararları; değerlendirmeleri; diğer insanların hareketlerini yorumlama biçimleri, kognitif alanla ilgilidir. Kognitif terapi kişinin sorunlarını çözmede ya da sorunları yaratma da veya arttırma da insanların düşüncelerinin etkisini inceler. Başarımızı, mutluluğumuzu hatta var kalmamızı büyük ölçüde nasıl düşündüğümüz belirler. Eğer düşüncemiz uygun ve net ise hedeflediğimiz amaçlara ulaşmamız kolaylaşır. Eğer düşüncemiz çarpık, sembolik anlamlarla, mantıkdışı akıl yürütmelerle ve yanlış yorumlamalarla işliyorsa psikolojik anlamda sağır ve kör hale geliriz. Ne yaptığımızı veya nereye gittiğimizi bilmeden tökezleyip durarak hem kendimize hem de çevremize zarar veriririz. Yanlış yargılara vararak ve yanlış iletişim kurarak hem eşimize hem de kendimize acı veririz ve bu da eşimizle karşılıklı misillemelerde bulunmamızın temel nedenidir.Bu türden dolambaçlı düşünceler sadece daha üst düzey bir düşünme yöntemi uygulanarak çözümlenebilir. Bu türden üst düzey düşünmeye örnek olarak genellikle günlük hayatımızda bir hata yaptığımızı ve onu düzeltmemiz gerektiğini anladığımız zamanlardaki düşünce biçimimize benzetebiliriz. Maalesef --net ve açık düşünmenin ve hatalarımızı düzeltmenin son derece önemli olduğu-- yakın ilişkide, eşimizin bizi yanlış yargılamalarını anlamakta ve düzeltmekte özellikle yetersiz kalırız. Üstelik peşinen eşler birbirleriyle aynı lisanı konuştuklarını zannetmelerine rağmen, söylediklerini zannettikleri şeyle eşlerinin duyduğunu zannetttiği şey sıklıkla birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle bir çok eşin yaşadığı yılgınlık ve hayal kırıklıkları iletişim sorunlarına yol açtığı gibi varolan sorunları daha da arttırır.

 

Örnek Bir Sorunu İnceleyelim

Örnek bir sorun ve çiftle durumu netleştirelim. Ayşe ve Ali ikisi de yoğun bir şekilde çalışan meslek sahibi bir çifttir; ve vakitleri olmadığından birlikte birşeyler yapmayı istemelerine rağmen buna pek fırsat bulamamaktadırlar. Bir cumartesi günü, Ayşe Ali'ye öğleden sonra alışverişe çıkmayı düşündüğünü söyler. Ayşe'ye yakınlaşmak isteyen Ali'de bunu fırsat bilerek ona eşlik etmeye karar verir. O gün çok yoğun bir şekilde ev işleri yapan ve yazılı okuyan Ayşe bu durumu onun işlerine burnunu sokma gibi değerlendirir ("asla benim kendi başıma birşeyler yapmama izin vermiyor"). Bununla birlikte Ali'nin Onunla gelmesine karşı çıkmaz ve tüm alışveriş boyunca sessiz kalır. Ali onun bu sessizliğini onun eşlik etmesinden hoşlanmadığı şeklinde yorumlar ve Ayşe'ye karşı öfke duyar. Ayşe onun öfkeli hareketlerine kendini daha geri çekerek karşılık verir.

Bu durumla ilgili gerçekler 1)Ayşe Ali'yle değil, kendi başına alışverişe çıkmak istedi. 2)Bunu Ali'ye söyleyemedi. 3)Ali'nin yakın olmak için yaptığı bir şeyi özgürlüğüne bir müdahale gibi gördü, ve 4)Ali onun sessiz halini kendisinin eşlik etmesinden memnun olmadığının işareti olarak yanlış yorumladı.

Ali'yle Ayşe arasında olduğu gibi birçok tekraralayan yanlış anlamalar ve sonucunda ortaya çıkan karşılıklı öfke ilişkinin temellerini aşındırır. Önemli olan bunlar çok ileri gitmeden bu yanlış anlamaların düzeltilirek kopacak fırtınanın önüne geçilebilmesidir. İşte kognitif terapi çiftlere bu işi yapmada -yani düşüncelerini ve iletişimlerini netleştirerek yanlış anlamaların önüne geçmede yardım etme- amacına yöneliktir.

 

Bir İlişkinin Sürmesi İçin Neye İhtiyaç Vardır?

Çiftlerin birbirlerine destek olmalarında, yardımlaşmalarında, mutluluklarında ve belki de ailenin oluşmasında aşk-sevgi en önemli itici güçlerden biri olmasına karşılık ilişkinin temel yapısını sevgi belirlemez. Kişisel özellikler ve beceriler ilişkinin sürmesi ve gelişmesi için en önemli belirleyicidir. Mutlu bir ilişki için belirleyici olan kişisel özellikler: sadakat, duyarlık, cömertlik, saygı, bağlılık, sorumluluk, güvenirliktir. Eşlerin birbiriyle yardımlaşmaya, uzlaşmaya birlikte kararlar alarak uygulamaya gereksinimleri vardır. Eşler birbirlerine karşı esnek kabullenici ve bağışlayıcı olmak zorundadırlar. Birbilerinin hatalarına, eksiklerine ve özelliklerine karşı hoşgörülü olmaları gerekir. Bu özellikler zamanla beslendikçe, ilişki gelişir ve olgunlaşır.

Çiftler sıklıkla kendi ilişkilerinin dışındaki diğer insanlara nasıl uyum sağlanacağı konusunda (örneğin iş hayatı gibi) usta olmasına rağmen, çok az insan yakın bir ilişkiye o ilişkiyi mutlu kılacak temel birtakım bilgilerle - veya teknik becerilerle- girer. Yakın ilişkiye giren insanlar nasıl birlikte karar alınacağını veya eşin verdiği mesajların "şifrelerin" nasıl çözüleceğini sıklıkla bilmiyorlardır. Evin tavanı aktığında belki onun nasıl onarılacağını bilen çiftler, iş aralarındaki sevginin günden güne azalması olduğunda ne yapacaklarını bilemezler.

Evlilik hatta birlikte yaşam, yaşamdaki diğer ilişkilerden farklıdır. Bir çift uzun süreli bir ilişkiyi amaçlayarak birlikte yaşamaya başladığında birbirleriyle ilgili belli beklentiler duymaya başlarlar. İlişkinin yoğunluğu, yıllardır uyuya kalmış; koşulsuz- şartsız sevgi, sadakat ve destek özlemlerinin canlanmasına yol açar. Ve eşler ya açık olarak sözleriyle (evlilik törenin de olduğu gibi) ya da dolaylı olarak eylemleriyle birbirlerinden bu derin ihtiyaçlarının karşılanmasını  beklerler. Eşlerin yaptıkları şeyler ne olursa olsun kendiliğinden bu arzular ve beklentilerden köken alan anlamlar taşırlar.

Özellikle derin ve yoğun bağımlılık içinde olan çiftler, duyguların ve beklentilerin gücü nedeniyle birbirlerinin eylemlerine ciddi, sıklıkla da keyfi atıflar, sembolik anlamlar yükleyerek hareketlerini yanlış yorumlamaya eğilimlidirler. Çatışma ortaya çıktığında, sıklıkla yanlış iletişimin bir sonucu olarak, eşler aralarındaki çatışmayı çözülebilecek bir sorun olarak görmekten çok birbirlerini suçlama eğilimine girerler. Güçlükler ortaya çıktıkça ve düşmanlıklar ve yanlış anlamalar çoğaldıkça, çiftler eşlerinin onlara sağladığı olumlu şeyleri - destekleyen, birlikte olmaktan ve birşeyler yapmaktan hoşlandıkları, aileyi birlikte kurdukları ve paylaştıkları yanlarını- unutmaya başlarlar. Eninde sonunda anlayışlarını kilitleyen düğümleri çözmeye çalışmak yerine, ilişkinin kendisine olan inançlarını yitirmeye başlarlar.

 

Düğümleri Çözme

Araştırmalar bize şunu göstermiştir ki sorunlu çiftler yapılandırılmış programlarla yanlış iletişimlerini düzeltmeyi öğrenebilirler ve iletişimlerini tıkayan düğümleri çözerek eşlerinin verdikleri sinyalleri daha doğru ve uygun şekilde algılayabilirler. İlişkinin dinamikleriyle ilgili olarak - yani nasıl birlikte karar alınır, birbirlerinin ihtiyaçlarını ve duyarlı oldukları konuları nasıl anlayabilirler, birbirlerinden nasıl daha çok hoşlanabilirler - eğitildiklerinde çiftler bundan büyük yarar sağlarlar.

Aynı program sorunlu olmayan evliliklerde de yaralı olabilir. Aynı zamanda birlikte yaşayan veya evlenmeyi planlayan çiftlerde de. Gerçekte en büyük faydayı birbirlerine bağlı olan ama ilişkinin genel olarak daha iyiye gitmesini isteyen çiftler sağlar. İlişkinizi incelerken evlilikte hedeflediğiniz amaçlarınızı gözönüne almanız ve bunlara nasıl en iyi şekilde ulaşacağınızı düşünmeniz iyi olur. Aşağıda ideaal ilişkide amaçlanan bazı şeyler sıralanmıştır.

İlkin, sağlam bir güven, sadakat, saygı ve emniyet duygusu. Eşiniz sizin en yakın akrabanızdır ve size bir destek, güvence ve dost olarak dayanmak durumundadır.
İkincisi ilişkinizin sıcak sevgiyle ilgili olan yönü olan duyarlık, değer verme anlayış, ilgi ve şefkati gösterme gibi tutumların gelişmesi. Bu birbirinizi bir arkadaş, yoldaş eş olarak görmektir.
Üçüncüsü eşlik ilişkisinin güçlenmesi; karşılıklı yardımlaşma ve ilginin artmasıdır. İletişim becerilerinizi arttırarak pratik konularla ilgili - iş, aile bütçesinin hazırlanması, boş zamanların planlanması gibi- daha kolay ortaklaşa kararlar alabilirsiniz.
Dördüncü olarak eğer mümkün olursa çocukların bakımı, eğitimi ve topluma karışması ile ilgili olarak belli kurallar planlar oluşturmanız. İlişkinin bu tür yönleri karşılıklı anlayış ve nezakete dayalıdır.

Gerilim içinde olan çiftler ilişkilerini geliştirmeye çalıştıklarında eğer çabaları başarısız olursa sıklıkla yılgınlığa düşüp demoralize olurlar. Bu tür durumlarda şunu hatırdan çıkarmamalısınız: belki de o an için o sorunu çözebilecek beceriden yoksundunuz. Şunları unutmayın:

- Eşlerin yaşadıkları güçlükleri aşabilmelerinde ilk adım aralarındaki sorunların temel bir uyuşmazlıktan çok, hatalı iletişim ve yanlı yorumlamalar sonucu ortaya çıkan yanlış anlamaların sonucu olduğunu anlamalıdırlar.
- Yanlış anlama dediğimiz şey sıklıkla kişinin kendi aktif katkısıyla ortaya çıkar. Bunun anlamı eşlerin birbirlerini gerçeğe uymayan bir şekilde çarpıtarak görmeleridir. Bu çarpıtma eşlerin birbirlerinin söyledikleri şeyleri yanlış anlamalarına ve arkasında kendi atfettikleri hoş olmayan nedenler aramalarına yol açar. Eşler birbirlerinin ne söylediklerini ve niçin söylediklerini çok iyi bildiklerine inanır ve bu konudaki kendi yorumlarının doğruluğunu kontrol etme ihtiyacı duymazlar. Bu nedenle de iletişimlerinin ne kadar açık ve sağlıklı olduğu konusunda pek düşünmezler.
-İlişkinin düzelmesi için her iki eşinde tam bir sorumluluk alması gerekir. Önünüzdeki seçeneklerden birini tercih etmelisiniz ve bunu ancak siz yapabilirsiniz. Kendinizi ve eşinizi daha mutlu edebilmek için edindiğiniz bilgileri kullanmayı seçmek sizin elinizdedir.
-Eşler eğer aralarındaki ilişkide karşılıklı olarak "hata yok, suçlama yok" tutumunu benimserlerse bunun onlara büyük yardımı olur. Bu yaklaşım gerçek soruna odaklanmayı ve onları kolayca çözmeyi sağlar.
-Eşinizin yaptığı bazı hareketlerin onun sahip olduğu kimi olumsuz eğilimlerle (bencillik, kincilik, etrafını kontrol etmeye çalışmak gibi) değil de kendini koruma veya terkedilmeyi önlemeye çalışma gibi olumlu amaç ve eğilimlerle daha iyi açıklanabileceğini gözönünde bulundurun.
Terapi ortaklaşa sorunlarınızın çözümüne karşılıklı anlayışınıza engel olan ve yılgınlığa yol açan nedenleri ortadan kaldırabilir. Sizi ve eşinizi rahatsız eden konuların neler olduğunu anlamak ilişkinizin daha zenginleşmesine olan engelleri ortadan kaldırır.

 

Dinleme Kuralları

Birçok çift birbirini sadece dinlermiş gibi görünür; ama aslında dinlemezler! Gerçekte birbirlerinin söylediklerini duymamaktadırlar. İyi dinleme becerisi çiftlerin gerçekten açık ve net bir şekilde birbirlerinin söylediklerini anlamalarıyla mümkündür. Aşağıda iyi dinlemenin bazı temel kurallarını bulacaksınız. Bunlar hem eşler arası hem de her tür dinleme için geçerlidir.

1. Dikkatle dinleyin: Eşinizle iyi bir göz ilişkisi sürdürün ve onu dinlediğinizi anlamasını sağlayın.
2. Kesmeyin: Eğer siz konuşuyorsanız karşıdakini duyamazsanız.
3. Duyduğunuzu netleştirin: Bir cümlenin veya konuşmanın sonunda söylenenlerden ne anladığınızı özetleyin veya eşinize sorarak netleştirin. Bu sizin doğru mesajı almanıza yardım edecektir. Ayrıca eğer birşeyi anlamadıysanız onu kabul etmeniz çok önemlidir.
4. Duyduğunuzu yansıtın: Bu netleştirmeden farklıdır. Yansıtma eşinize duygularının farkında olduğunuzu ya da onu anladığınızı göstermenizdir. Temelinde eşinize bir ayna tutarak onun söylediği şeyi görebilmesini sağlamaktır.
5. Özetleme: Her iki eş daima karşıdakinin konuşmalarını özetlemelidir ki ne söyledikleri netleşsin ve açık olmayan hiçbirşey kalmasın. Özetleme daima yapıcı bir iletişim için kanalları açık tutar.

 

Konuşma Kuralları

Eşinizle konuşurken, dinleyen kişinin durumunu anlamaya ve hissetmeye çalışırsanız o sizin mesajınızı daha iyi anlayabilir. Aşağıdaki kurallar sizin kendinizi daha iyi ifade etmenizde katkısı olabilecek kimi deneyimleri yansıtmaktadır.

1. Dikkatli bir biçimde konuşun: Nasıl ki dinleyen dikkatli olmalıysa konuşan kişi de aynı şekilde uygun bir biçimde göz ilişkisini sürdürerek, karşıdakinin sizi dinlediğine işaret eden ve vucut lisanına (yüzüne-hareketlerine) bakarak konuşmalıdır.
2. Anlamlı sorular sormak: Bir konuşmayı kısa ve verimsiz kılmanın en iyi yolu karşıdakine "evet" "hayır" diye cevaplanacak sorular sormaktır. Bunun yerine eşinize onu daha iyi anlamanızı sağlayacak sorular sorun.
3. Aşırı konuşmayın: Tam konuyla ilgili konuşun; bir olayı ya da tepkinizi anlatırken ayrıntıya girerek lafa boğmayın. Bu tarz konuşma eşinizin sizin söylediklerinizi netleştirmesi için sorular sorması ve yansıtma yapabilmesi için ona şans tanıyacaktır.
4. Sessizliği kabul edin: Bazen bir noktayı vurgulamanın en iyi yolu konuştuktan sonra bir süre susmaktır. Bu hem size hem de dinleyicilere söyleneni sindirme imkanı verir.
5. Çapraz kontrol yapmayın: Karşılıklı konuşma esnasında eşinizden birşey öğrenmek için ardarda sorular sormayın. Taktik ve diplomasi kullanımı saygıyı gösterir ve sorgulama yapmaya göre öğrenmek istediğiniz şeyi daha kolay öğrenmenizi sağlar.