Bilişsel Davranışçı terapi (BDT) genel bir psikoterapi sınıfıdır ve bir çok yaklaşım bu sınıflandırma içinde sayılabilir. Bu yaklaşımlar, Rasyonel Duygu-Davranış Terapisi-Rational Emotive Behavior Therapy, Cognitive Therapy, Rasyonel Davranış Terapisi-Rational Behavior Therapy, Rasyonel Yaşam Terapisi-Rational Living Therapy, Şema Odaklı Terapi-Schema Focused Therapy, ve Diyalektik Davranış Terapisi-Dialectical Behavior Therapy olarak sıralanabilir.
Müstakil olarak ortaya çıkan ilk bilişsel davranışçı yaklaşım 50’lerin ortalarında Amerikalı bir psikolog olan Albert Ellis tarafından geliştirilen Rasyonel Duygu Terapisidir (rational emotive therapy-RET). Ellis, bu yaklaşımı psikoanalizin hoşlanmadığı (etkisiz ve yönlendirici olmayan) doğasına bir tepki olarak geliştirdi. RDT’in felsefi kökenleri Stoacı okuldan Epiktetus ve Markus Aurelius’a kadar uzanır. Epiktetus Enchiridion’da “insanlar nesnelerden değil onları değerlendirme şekillerinden dolayı rahatsızlanırlar” demiştir. RDT’in gelişiminde en etkin olan çağdaş psikoterapist Bireysel Psikoloji’nin geliştiricisi Alfred Adler’dir. Bir neo-Feudian olan Adler “bireyin davranışlarının düşüncelerinden doğduğunu anladım” ifadesini kullanmıştır. Ellis ayrıca John Dollard, Neal Miller, Joseph Wolpe ve George Kelly gibi bazı davranışçılardan da etkilenmiştir.
Ellis ilk olarak duyguların ABC modelini geliştirdi ve bu model beğenilerek çok yaygınlaştı daha sonra Ellis bu modeli geliştirerek A-B-C-D-E modelini geliştirdi ve 90’lı yıllarda bu terapi yaklaşımın adını Rasyonel Duygu Davranış Terapisi –Rational Emotive Behavior Therapy- olarak değiştirdi.
Ellis’in öğrencilerinden olan Dr. Maxie C. Maultsby, Jr 60’lı yıllarda Ellis’in yaklaşımına önemli katkılar yaptı. Maultsby danışanların kendi kendilerine rasyonel danışma becerileri geliştirmelerini ve bu amaçla kullanılan ev ödevlerini ön plana çıkarttı. Rasyonel duygu imgeleme, rasyonel öz-analiz ve rasyonel davranışın beş ölçütü kavramlarını geliştirerek Rasyonel Davranış Terapisini (rationdal behavior therapy’yi) geliştirdi.
Altmışlı yıllar içinde Tıp Doktoru olan Aaron Beck Bilişsel Terapi—Cognitive Therapy- olarak adlandırılan yaklaşımı geliştirdi. Bu terapi yaklaşımı depresyon tedavisindeki etkinliğinin birçok çalışmada kanıtlanmasıyla bilinir hale geldi. Depresyon tedavisi için oluşturulan bu yaklaşım kısa süre içinde birçok ruhsal bozukluğun tedavisinde uygulanmaya başladı. Her bir ruhsal bozukluk için bilişsel bir yaklaşım geliştirildi ve bu alanda teori ve etkinlik alanında yüzlerce araştırma yapıldı. Beck’in çalışma arkadaşlarından David Burns de bilişsel davranışçı yaklaşım ve tekniklerin anlatıldığı “iyi hissetmek” adında bir kendine yardım kitabı yazdı ve bu yaklaşımın yaygınlaşmasında katkısı oldu.
İki binli yılların başında Hayes (2004) bilişsel davranışçı terapiler için üçüncü nesilden bahsetti. Bu neslin öncekilerden bazı farklılıkları ve ona benzerlikleri vardı. Bu akım da yaklaşımını deneysel araştırmalara dayandırdı ve davranışları önceki bilişsel yaklaşımdan daha fazla vurgulamıyorlardı. Ancak yeni yaklaşımın kontrol ve duygusal kaçınmayla ilgili vurguları önemliydi. Düşüncelerimiz ve duygularımızı kontrol etmeye çalışmanın sorunun mu yoksa çözümün mü bir parçası olduğunu sorguladılar. Düşüncenin içeriğinden çok düşüncenin sürecine odaklanmayı önerdiler. Bu tutum içsel deneyimlerimizi kontrol etmekle ilgili vurguyu azaltarak psikolojik yaşantıya bakış açısına doğu felsefesinden ögeler katmış oldu. Bu terapi yaklaşımlarının bir çoğu geleneksel bilişsel davranışçı terapiye kabullenme ve dikkat yönetimi (acceptence, mindfulness) tekniklerini eklemiştir. Bu akımın öncüleri arasında Steven Hayes (kabullenme ve eylem terapisi-acceptence and commitment therapy), Marsha Linehan (diyalekttik davranış terapisi-dialectical behavior therapy) ve Zindel Segal (Mindfulness-based cognitive therapy [MBCT]) ve Adrian Wells ile Gerald Matthews (meta-kognitif terapi ) sayılabilir.